Ne kadar da zormuş herkese gülümseyipte içimdeki mezarlığı sulamak...
İçimde yaşatmaya çalıştığım, herkesten sakındığım çocuk. Bayramın kutlu olsun.
Ve lütfen hiç ölme, ölmek zorunda kalma...
19 Nisan.
Boşverin, fazlasıyla boşverildik zaten.
Babam haksız yere anneme her iğrenç cümleyi kurup ikimizi de ölümle tehdit ettiğinde, yine bu evde benden başka kimsenin cesaret edip yapamadığı şeyi yapıp babama karşı çıktım ve anneme yapılanlar bana da yapıldı. Ama bu sefer annem babamın ona uyguladığını bana uyguladı babana tek kelime etme diye. Artık dayanamayıp "hiç kimse kimsenin kölesi değildir, sen de" diye bağırdığımda annem "kimsenin değil, ben kocamın kölesiyim" diye üzerime yürüdüğünde anladım onun için, bu "aile" için bütün çabalarım boş. Sustum ve sakince odama çekildim...
Yazmış Mirzə Şəfi Vazeh:
Ağlımla qəlbimin özgə yolu var,
Hər biri bir yolda puç edər məni.
Birisi sevdadan uzaqlaşdırar,
O biri sevdaya tuş edər məni...
Bu şarkıyı ilk duyduğumda 6. sınıftaydım. Kendi düşüncelerimle dinlediğim ilk şarkılardan biriydi. Ama şarkıyı anlamazdım. Sadece o zamanlar en sevdiğim renk pembe olduğu için dinlerdim bunu. Ama birkaç ay sonra, hala tam olarak anlamasam da, ağlayarak nakaratını kendim söyledim. Evet, ağlayarak. O yaşta yaşadıklarımın ağırlığına dayanamayıp ağlayarak okudum. Çünkü ölmek istiyordum. Evet, ben küçük bir çocuktum. O zamandan sonra bu şarkıyı bir daha hiç dinlemedim. Ve bugün birden dinlemeye karar verdim ve dinledim. Artık tam anlayarak dinliyorum. Tam bir anlayışla ve hem o zamanki acımla hem de şimdiki acımla...
Bana 17 yıl borçlusunuz, sevgili ailem.