Bağıra bağıra ağlamak isteyipte gülümsediğim bütün anlara nefret ediyorum....
Çok kişi dedi bana "Sen çok sert bakıyorsun, bakışların ürkütüyor insanı". Evet, farkındayım, kahretsin. İnsan hiç benzemek istemediğine benzermiş. Bir de şöyle bir söz okumuştum gerçek olan: "Kendi başının çaresine bakmış kızın gözleri yumuşak ve kibar bakamaz."
Ama sevdiğim insanlara nasıl baktığımı da bir ben bilirim, bir de onlar...
Bu şarkıyı ilk duyduğumda 6. sınıftaydım. Kendi düşüncelerimle dinlediğim ilk şarkılardan biriydi. Ama şarkıyı anlamazdım. Sadece o zamanlar en sevdiğim renk pembe olduğu için dinlerdim bunu. Ama birkaç ay sonra, hala tam olarak anlamasam da, ağlayarak nakaratını kendim söyledim. Evet, ağlayarak. O yaşta yaşadıklarımın ağırlığına dayanamayıp ağlayarak okudum. Çünkü ölmek istiyordum. Evet, ben küçük bir çocuktum. O zamandan sonra bu şarkıyı bir daha hiç dinlemedim. Ve bugün birden dinlemeye karar verdim ve dinledim. Artık tam anlayarak dinliyorum. Tam bir anlayışla ve hem o zamanki acımla hem de şimdiki acımla...
Bana 17 yıl borçlusunuz, sevgili ailem.
19 Nisan.
Boşverin, fazlasıyla boşverildik zaten.
Babam haksız yere anneme her iğrenç cümleyi kurup ikimizi de ölümle tehdit ettiğinde, yine bu evde benden başka kimsenin cesaret edip yapamadığı şeyi yapıp babama karşı çıktım ve anneme yapılanlar bana da yapıldı. Ama bu sefer annem babamın ona uyguladığını bana uyguladı babana tek kelime etme diye. Artık dayanamayıp "hiç kimse kimsenin kölesi değildir, sen de" diye bağırdığımda annem "kimsenin değil, ben kocamın kölesiyim" diye üzerime yürüdüğünde anladım onun için, bu "aile" için bütün çabalarım boş. Sustum ve sakince odama çekildim...
Bir gün herşeyin iyi olacağına inandırıyorum kendimi. Gerçekten olacak mı?